Kafka
ve Milena’nın imkansız denecek uzaklıktaki aşkı bu satırlar. Aşk denebilir mi
tartışmaya açık ama bir sevginin eseri bu mektuplar. Görmeden, kilometrelerce
uzağa duyulan, engel tanımayan bir sevgi örneği. Ve eski zamanların en güzel,
en özlenesi hatırası olan mektuplaşmalar.
Bu
kitap bir vasiyetin reddedilişi, Kafka’nın yakılmasını istediği ama arkadaşının
bu satırları yok etmeye kıyamadığı, bir yolunu bulup günümüze kadar gelen
mektuplar bunlar. Milena’nın vasiyeti yerine getirilmiş bir bakıma, kitap
yalnızca Kafka’nın mektuplarından oluşmakta fakat bu aralarındaki sevgiyi
anlamamıza yetiyor. Peki kim bu Kafka? Kim bu sevgili bayan Milena? Nerede
kesişmiş yolları?
Franz
Kafka; 1883 yılında Prag’da doğdu. Tüm iş yoğunluğuna rağmen edebiyatı öyle sevdi
ki buna ayırdı işten kalan vakitlerini, en çok da onu uykusuzluğa iten
gecelerini. Yaşadığı uykusuzluk ve yorgunluk bir takım sağlık problemlerine
neden oldu. Bu sağlık problemleri arttıkça yerini şiddetli baş ağrılarına ve
sinir bozukluklarına bıraktı. Depresyon teşhisinden sonra konuldu verem
teşhisi. Kafka bunu hiç kabul etmedi ama bu hastalık gün geçtikçe onun
erimesine neden oldu. İşte tam böyle bir anda geldi Milena’nın mektubu, ilaç
gibi.
Milena
Jesenska, 1896 yılında Prag’da doğdu. Kendisi on üç yaşındayken kaybettiği
annesinin eksikliği, babasının ilgisizliği derken kısa süreli bunalımlara neden
oldu Milena’da. Edebiyata olan ilgisi o dönemin yazarlarından oluşan çevreye
yöneltti ve orada tanıştı eşiyle. Ernst Pollak ile evlenmesi babasıyla
arasındaki bağları tamamen kopartmış olsa da Milena bu evlilikte mutlu
olacağına inandı. Fakat eşiyle de yaşadığı sıkıntılar onu yeniden bunalıma
itti. Bu süreçte makaleler yazarak ve meşhur yazarların eserlerini çevirerek
sürdürdü geçimini. Bu noktada başladı Kafka ile mektupları.
Başlangıçta
yalnızca Kafka’nın kitaplarını çevirmek isteyen Milena’nın soruları yer aldı
mektuplarda. Fakat bu konuşmalar yerini samimiyete bıraktı zamanla. Yeri geldi
‘Siz’den ‘Sen’e geçişin bile ayrı anlamları ve mutlulukları oldu. Kafka, Milena
ile tanıştıktan sonra nişanlısından ayrılsa da Milena, Ernst ile evliydi. Bunun
verdiği korku ve kırgınlık mektuplara hep yansıdı. Kafka için Milena’nın
mektupları o kadar değerliydi ki, gün geçtikçe mektuplarını çoğalttı, bir günde
iki mektup gönderdiği zamanlar dahi oldu.
Mektuplar
o dönemin sosyal ve ekonomik yapısını da anlatır fakat ben mektuplardaki aşk
üzerine değineceğim. Kafka’nın güçlü sevgisini, onun dilinden, mektuplarından
alıntılarla anlatmaya çalışacağım. Altı çizilmişlikler getiriyorum size
Kafka’dan, en Milena dolularından. Hasret kaldığımız mektuplardaki o zarifliği
her satırda anlamak mümkün. İşte Kafka’nın mektupları:
v “Kalbimin
bir köşesinde sizin için küçük bir kırgınlığın bulunması dengeyi sağlayacağı
için neyse ki bu kızgınlık olumsuz bir durum değil…”
v “Sevgili
Bayan Milena, günler o kadar kısa ki, sizinle ve önemsiz birkaç ufak işle hemen
bitiveriyor. Gerçek Milena’ya yazmak için neredeyse hiç zaman kalmıyor ama daha
gerçek olanı bütün gün buradaydı; odamda, balkonda, bulutların arasında…”
v “Bir
mektup, bir tek haber yetmiyor mu? Tabii ki yeter, ama başımı arkaya yaslayıp
mektupları yudumlamak, durmadan içmek istiyorum. Bunu bana açıklayın öğretmen
Milena…”
v “Birazcık
yönümü kaybettim ama bana eşlik ediyorsanız önemli değil, o zaman ikimiz de
kaybolmuş oluruz…”
v “İnsanlar
birazcık mutlu oldukları anlarda boş konuşabilirler…”
v “Bu
kadar yeter, bitmek bilmeyen bu beyaz kağıtlar insanın gözünü yakıyor ve
yaktıkça da daha fazla yazmaya neden oluyor…”
v “Mektubunuzu
almak ve uykusuz bir kafayla cevap vermek zorunda olmak ne güzel. Ne yazacağımı
bilmiyorum, yalnızca satırların arasında dolaşıyorum, gözlerinizin ışığı
altında, güzel bir gün gibi hissettiren…”
v “Size
nasıl geldiğimi dikkate alın Milena, otuz sekiz yıllık bir hayattan sonra, hiç
beklemediğim anda, özellikle şimdi, böyle geç bir zamanda, umulmadık bir yol
kavşağında sizi görüyorum Milena…”
v “Ne
güzel yermiş burası. Aman Tanrım, Milena, keşke siz de burada olsaydınız, ah
benim zavallı, akılsız kafam. Ama sizi özlediğimi söylesem yalan söylemiş
olurum: Bu en kusursuz, en acı verici büyü, buradasınız, en az benim olduğum
kadar buradasınız; ben neredeysem benim varlığımdan daha fazlasıyla siz de
oradasınız…”
v “Yeraltında
mışıl mışıl uyurken bunları ortaya çıkarmaya ne gerek var ki? Bunlar sıkıntı ve
üzüntü verici şeyler, insanı da aynı yönde etkiliyorlar. İki saatlik yaşam iki
sayfalık yazıdan daha iyidir diye emin olmayın, yazı yoksuldur ama daha
temizdir…”
v “Kasvetli
bir sessizlikti ama söz konusu siz olduğunuz için çok üzücü değildi…”
Alıntılar
bu zariflikte ve bu sevgiyle bir süre daha devam edecek fakat sonrasında ne
yazık ki Kafka’nın huzursuzluğu ve korkuları mektupların bitmesine neden
olacak. İki yılın ardından, mektupla başlayan aşk yine mektupla sona erecek… Ve
benim Kafka’dan seçtiğim altı çizilmişliklerim, en kısa zamanda devamı gelecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder