“Size nasıl
geldiğimi dikkate alın Milena, otuz sekiz yıllık bir hayattan sonra, hiç
beklemediğim anda, özellikle şimdi, böyle geç bir zamanda, umulmadık bir yol
kavşağında sizi görüyorum Milena…”
Kafka ve Milena
aşkını, o benzersiz mektupları ve korkularını bundan önce Milena’ya Mektuplar –I ve Milena’ya Mektuplar – II yazılarımda anlatmaya, alıntılar ile de o beyaz
kağıtların nasıl bir aşka dönüştüğünü göstermeye çalışmıştım. Mektuplardaki “Siz”den
“Sen”e geçişin verdiği mutluluğu ve heyecanı sizinle paylaşmıştım. Bu kez artık
“Siz” yok ve hatta mektupların sonuna “F.Kafka” yazıp imza atmaktansa “Senin”
yazıp göndermek var…
Milena’nın
sevmekten vazgeçemediği bir eşi var, Kafka kadar çok sevdiği bir eşi. Bunu bir
mektubunda “Haklısın, onu seviyorum. Ama
F. Seni de seviyorum…” diyerek belirtmiş olacak ki, Kafka bu alıntı ile şu
sözleri yazıyor: “-Haklısın, onu
seviyorum. Ama F. Seni de seviyorum.- diye yazmışsın. Bu cümleyi dikkatle
okuyor, özellikle “de” üzerinde duruyorum. Tümü doğru. Eğer doğru olmasaydı sen
olmazdın ve sen olmasaydın ben nasıl olurdum.”
Ama işte Kafka’nın
sevgisi engel tanımıyor ve buna rağmen Milena’nın gönderdiği resimle dünyanın
en mutlu seveni olabiliyor. “Görevli
mektubunu getirdi ve hemen merdivenlerde açtım –aman Tanrım içinde bir resim,
asla yok olmayacak, bu mektubu yılın, tüm zamanların en iyi mektubu yapacak,
harikulade, tamamıyla olağanüstü hissettiren bir şey.”
“Kalbimde
içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim, mektupsuz geçen günlerin korkunç
olduğunu yazdıysam bile bu gerçek değil, sadece çok zordu.”
“Bugün
gelen iki mektup gibi kısa, neşeli ve hazırlıksız, aniden yazılan mektuplar
sanki (sanki, sanki, sanki) bir orman, yakalarının ucunda rüzgar, Viyana’dan
bir manzara gibi. Seninle olmak ne güzel Milena…”
“Benim
mektuplarımın seni üzdüğünü söylemekte haksız mıyım? Ama haklı olmak neye
yarar? Eğer senden mektup alırsam haklıyım ve her şeyim var, eğer almıyorsam ne
hakkım ne hiçbir şeyim, hayatım bile yok demektir.”
“Bu
şekilde saçmalıyorum, çünkü seninleyken her şeye rağmen çok iyi hissediyorum.”
“Bugün
gelen sevgi dolu, neşeli, uğurlu mektup, nasıl olursa olsun tam bir kurtarıcı.
Milena kurtarıcılar arasında.”
“Mektupların
böyle gözlerimi görmez hale getirmesi çok ilginç Milena…”
Tüm bu sevgi dolu
sözler sonrası ikinci buluşma için konuşurken buluyorlar kendilerini.
Heyecanlılar ve bir o kadar tedirgin. Kafka’nın da Milena’nın da haklı
korkuları yine var ve bunu şu sözlerle anlatıyor Kafka: “Son iki-üç mektuplar buluşmayla ilgili bu telaş nedir? Aslında mutlu
olmalıyım ama olamıyorum çünkü mektuplarında gizli bir korku var, benim lehime
veya bana karşı bir korku mu bilemiyorum ama buluşmak istemenle ilgili telaş ve
acelede bir korku var. Ama ne olursa olsun ben böylesine bir fırsat doğduğu
için mutluyum.”
“Ne
zaman birbirimizi görebileceğiz artık? Neden adını bir buçuk saat içerisinde
üçten daha fazla duyamıyorum?”
“Bu
yüz yüze görüşmemizden önce alacağın son mektup olacak. Ve son bir aydır hiçbir
şey görmeyen bu gözler, seni görecek…”
Buluşma gününü bu
kadar heyecanla beklerken buluşmanın şimdilik iptal olması ve biraz daha bekleyecek
olmaları Kafka’yı üzse de o kendini bir köstebeğe benzeterek şu sözleri
yazıyor: “Sadece karanlıktan senin evine
çıkan dar bir tünel bulduğum için çok mutluydum. Beni sana getirecek bu tünele
tüm benliğimle attım kendimi ama karşıma aşılması imkansız lütfen –gelme kaya-sı
çıktı, hızla kazdığım bu tünelden şimdi yine tüm benliğimle, bezgin bir şekilde
geri dönmeli ve tüneli kapatmalıyım. Gördüğün gibi bu biraz üzüyor ama bu
konudan bu kadar ayrıntılı olarak bahsedebiliyorsam çok da kötü değilim
demektir. Sonuçta insan yeni tüneller kazabilir, ne de olsa eski bir köstebeğim…”
Belki yeni tüneller
kazılacak ve mektuplar bir süre daha böyle devam edecek. Ama bu korku ve endişe
sadece iki yıl dayanabilecek. Kafka’nın “Neyse
ki Pazar günü beraber olacağız, beş-altı saat, konuşmak için çok az ama
sessizliği paylaşmak için uzun bir süre.” Dediği ve beklediği buluşma
Milena’ya Mektuplar – IV yazımda gerçekleşecek.
Kafka’nın Milena’sına dediği gibi; “Bu beyaz kağıtlar insanın gözünü yakıyor ve
yaktıkça da daha fazla yazmaya neden oluyor…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder