Translate

22 Şubat 2015 Pazar

Bir Dönüşümün Öyküsü: GREGOR SAMSA


“Bir gün her zaman yaşadığınız günlerden birine uyanmama ihtimalinizi düşündünüz mü hiç?”
Franz Kafka
Samsa ailesi için o sabah da tıpkı diğer sabahlar gibiydi. Pencereden gelen serinlik, mutfakta hazırlanan kahvaltı, ev sakinlerinin uyku sersemliğiyle gittiği yemek masası, konuşulmayı bekleyen konular ve hatta sofradaki örtünün düzeni bile... Fakat Gregor Samsa’nın kapısı o gün hiç olmadığı kadar fazla kapalı kalmıştı ve Gregor ilk kez dışarıdan gelen seslere bu kadar duyarsızdı.
Gregor Samsa bu bunaltıcı sabaha dev bir böcek olarak uyanmıştı. Vücudundaki farklılıkları gözlemlemeye başladı. Hala neler olduğunu anlamaya çalışırken aile üyeleri çoktan Gregor’un kilitli kapısının ardından seslenmeye başlamıştı. Gregor yatağından inmeye çalışıyor ve her başarısız oluşunda da acı çekiyordu. Yaşanılan dönüşüm düşünmesi için bir fırsattı. Çabalamaya devam ederken bunca zaman ailesinin borcunu ödemek için çalıştığı işinde ne kadar yorulduğunu fark etti. Günü yollarda geçiyordu. Üstelik ailesi onun bu yorgunluğunu umursamıyordu. Hatta annesi Müdür Bey’e “inanın oğlum iyi değil, iyi olsa treni kaçırır mı hiç? Aklı hep işindedir” dediğinde bile oğlunu anlamadığı çok belliydi. Sahi Gregor sadece iş ve ev arasında yürüdüğü adımlarla kendini yaşamış mı sayıyordu? Ya da ailesine göre Gregor’un tek yapması gereken borçları ödenene kadar her sabah 6 trenine yetişmek miydi? Gregor tüm bunları düşünürken hırslanmış olacak ki yataktan inmeyi başarıp kapıya doğru gitmeyi denedi. Bir gün önceki eşyalarına bu kadar yabancı olmanın verdiği üzüntü kapıda bekleyen müdürün sözleriyle daha da arttı. Müdür Bey, Samsa ailesinin yanında Gregor’a kapıyı açması gerektiğini söylüyor ve iş yerindeki pozisyonunun iyi durumda olmadığını, hemen bir açıklama yapmazsa patronla konuşacağını söylüyordu. Gregor ise bu durumda bile Müdür Bey’e ailesini üzmemesi konusunda ısrar ediyordu. Tüm bunları daha sonra konuşmaları gerektiğini açıklarken sesi de git gide yabancılaşıyordu. Nitekim kapıya gelmişti ve acı çekme pahasına kilidi çenesi ile açmayı denedi. Bu acı biraz sonra babasından alacağı yaraların yanında bir hiçti.
Kapı açıldığında tüm aile sakinleri ve müdür şaşkındı. Gregor korkunç, büyük, tiksinç bir böcekti. O durumda bile inatla anlaşılamayan sesiyle Müdür Bey’e açıklama yapıyordu. Babasıysa Gregor’un çabasına aldırış etmiyor ve elindekilerle üzerine vurup onu odasına gönderiyordu. Odaya geldiğinde Gregor kanlar içindeydi. Onu kabul etmek istemeyen ailesi ve hala anlayamadığı bu dönüşüm ile günler hızla geçti. Başlarda kız kardeşi Grete odaya yiyecek bir şeyler getirmeyi görev edinse de annesi de yardımcı olmak istiyordu. Sonunda Grete’in ısrarı üzerine odadaki eşyaların çıkartılması kararı alındı. Grete’e göre Gregor eşyalar olmayınca odada daha rahat edecekti. Oysa annesinin “en iyisi odayı eskiden nasılsa aynen öyle korumaya çalışmamızdır. Böylece Gregor yine aramıza döndüğünde her şeyi eskisi gibi bulur, arada olup bitenleri unutması da o ölçüde kolaylaşır.” Sözleri içerisindeki umudu ifade ediyordu. Doğru ya, Gregor düzelecekti ve tüm bu olanları unutmak isteyecekti. Eşyalar yerinde olunca da kolayca unutacaktı(!) Bu gerçekten olur muydu? Gregor odasındaki eşyalarından ayrılıp kendisini daha yalnız hissetmek istemiyordu. Amacı korkutmak olmasa da eşyalarının üzerindeki korumacı tavrı sonucu annesini ürkütmüş ve bayılmasına neden olmuştu. Dönüşümün başından beri Gregor’u aileden biri saymayan babası bu duruma çok kızmış ve masanın üzerindeki elmaları Gregor’a fırlatmaya başlamıştı. Babası sinirliyken tam bir keskin nişancı olabiliyormuş bunu anlayan Gregor üzerine saplanan elmanın acısıyla odasına döndüğünde annesinin sözlerini yeniden düşünmeye başladı, “Gregor yine aramıza döndüğünde” oysa Gregor aralarındaydı, odasında yalnızlığa hapsedilmiş bir şekilde bekliyordu. Ailesi tarafından terk edilmiş, adeta ölümü beklenen bir böcek olarak bekliyordu. Her şey normale dönecek miydi? Bu dönüşüm bittiğinde ilk önce Grete’e kızacaktı, odasına müdahale etmeye çalıştığı için ve ona yiyecek bir şeyler getirmeyi ihmal edip aç bıraktığı için konservatuara göndermekten vazgeçtiğini söyleyip korkutacaktı. Sonra annesine oğlundan neden bu kadar korktuğunun hesabını soracak -neden beni yalnız bıraktın- diye yine onun dizlerinde ağlayacaktı. Ama en çok babasına kızacaktı, babasının elmalar elindeyken duyduğu öfkenin çok daha fazlasıyla yıllardır borçlarını ödemek için çalıştığını, yorulduğunu bile söyleyecekti.  Elmaları düşününce acısı tazelendi. Kimse Gregor’a saplanmış elmayı almaya cesaret edemiyordu. Aylarca yaralarıyla odasında dolandı durdu. Her acıda babasına öfkesi artıyordu. Bu dönüşüm ne zaman bitecekti? Bugünlerde bu soruyu kendisine çok soruyordu, artık gerçekten yorulduğunu hissediyordu.
Aile üyeleri Gregor yokmuş gibi davranmaya ve artık evdeki kullanılmayan eşyaları Gregor’un odasına atmaya başlamışlardı. Evin bir odası kiraya verilmişti. Gregor bu haldeyken bile olanları izleyip ailesinin zor durumda olduğunu ve düzeldiğinde çok çalışıp daha çok para kazanıp kardeşini konservatuara göndereceğini düşünüyordu. Ailesine karşı kızgınlığı çoktan geçmişti bile. Bir gün Grete kiracılara keman çaldığı sırada Gregor bu sesi ne kadar özlediğini fark etti. Bu ses karşısında bu kadar büyülenmesi Gregor’u korkutmuştu, yoksa artık gerçekten bir böcek miydi? Grete’in yanına gidip destek olmak istemişken kiracılar Gregor’u gördü. Bu durum evde bardağı taşıran son damlaydı. Şimdiye kadar Gregor’a destek olmaya çalışan Grete bile bu durumdan hoşlanmamış ve –bu yaratık kardeşimin ismini hak etmiyor- demeye başlamıştı. Onlara göre Gregor artık yoktu, bu böcekse onun yerini asla alamazdı. Grete büyük bir öfkeyle o böceğin Gregor olmadığını düşünüp kurtulmaları gerektiğini, artık oğullarının olmadığını söylüyordu. Tüm bunları söylerken Grete’in öfkesi, babasının elmaları sırayla fırlatırkenki öfkesinden çok daha kuvvetliydi. Fakat bu kez Gregor’un sırtına elma saplanmayacaktı, o acıyı duymayacaktı ama ailesi tarafından istenmemek ve ailesine karşı nasıl bir yük olduğunu görmek Gregor’un canını fazlasıyla yakıyordu. Ailesini hala çok seviyordu. Onları korkutmayı bir an bile istemese de bu olanlara hala anlam veremiyordu. Grete haklıydı, Gregor da ortadan kaybolmayı ailesi kadar istiyordu. Hem tüm acıları çeken de o değil miydi? Hayatı bir anda değişen, ailesi ve ismi de dahil her şeyini kaybeden?
Gregor Samsa daha fazla dayanamıyordu ve o gece bir böcek olarak son nefesini verdi. Ertesi gün her şey tam da beklendiği gibi oldu. Gregor’un öldüğünü gören aile büyük bir rahatlama ve mutlulukla kendileri için yeni planlar yapmaya başladı.
Samsa ailesi olanları görünmez bir duvardan izler gibiydiler. Duvar bencillik duvarıydı ve korkuları bu duvarı aşmalarına büyük engeldi. Oğullarının ölümüyle saklandıkları yerden çıkan aile için hayat çok daha iyi bir şekilde devam ediyordu.
Kafka, Felice’ye mektuplarında Gregor’un ölümü için “Ağla sevgilim, çünkü ağlamanın zamanıdır şimdi! Küçük öykümün kahramanı bir süre önce öldü. Eğer bir teselli olacaksa senin için, o zaman bil ki, yeterince huzurlu ve herkesle barışık olarak öldü.” Diyordu. Ve kitabın çıkış noktası olarak da içinde bulundukları dönemi “hayvan bize insandan daha yakın, parmaklık burada. Hayvanla yakınlık kurmak, insanlarla kurmaktan daha kolay.” Diyerek ifade ediyordu.
Öyküsünü korkunç bulduğunu bir çok konuşmada dile getiren Kafka, bu düşü akıl almaz bir ustalıkla döküyordu kağıda ve bir soruya neden oluyordu okurda: Peki ya bir sabah güne böcek olarak başlarsak?
Zeynep Nur ÇANDIR
(Bu yazı Onuncu Köy Sakinleri sitesinde yayınlanmıştır...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder